MEVLİD-İ NEBİ HAFTASI VE MEVLİD KANDİLİ MESAJI
19 Kasım Pazartesi’yi Salı’ya bağlayan gece, Peygamber Efendimiz Hazret-i Muhammed Mustafa (s.a.s)’in dünyayı şereflendirdiği Mevlid-i Nebi’nin yıl dönümünü idrak edeceğiz. Bizlere ümmet-i Muhammed olma bahtiyarlığını lütfeden Rabbimize hamd ü senalar olsun. İnsanlığa rahmet ve hidayet vesilesi olan Peygamberimize, âline ve ashabına salât ve selâm olsun.
Sevgili Peygamberimizin doğum günü olan Rebiu’l-evvel ayının on ikinci gecesi, bu yıl 19 Kasıma denk gelmektedir. Bu geceyi içine alan hafta, “Mevlid-i Nebi Haftası” olarak kutlanacaktır. Başkanlığımız, haftanın temasını “Peygamberimiz ve Gençlik” olarak belirlemiştir. Bu vesileyle Peygamberimizi daha yakından tanımaya, anlamaya, bilhassa gençlerle iletişimini örnek almaya ve gençliğimizin sorunlarına sünnet-i seniyyeden çözümler bulmaya gayret edeceğiz.
Allah Resûlü (s.a.s) kendisine risalet görevi verilmeden önce de nezih bir gençlik dönemi geçirmiştir. Çevresinde “Muhammedü’l-emîn” yani “Güvenilir Muhammed” lakabıyla tanınan Peygamberimize, ilk inananlar da gençlerdir. Onun dürüst, erdemli, insaflı ve adaletli kişiliği, gençlerin en büyük güvencesi olmuştur. Genç sahabelere kâmil bir iman, salih bir amel ve güzel bir ahlakla yaşamayı öğreten Peygamberimiz, onları insanlığın ufkunda parıldayan birer rol model olarak yetiştirmiştir.
Gençleri anlama ve onları geleceğe hazırlama konusunda da Peygamberimiz bizler için eşsiz bir örnektir. O, gençlere daima güvenmiş, sorumluluk vermiş, fikirlerini dinlemiş, hatalarını incitmeden düzeltmiştir. Hz. Ali’yi kendi yatağında bırakıp Esma’nın taşıdığı azıkla hicret yoluna düştüğünde, Mus’ab’ı Medine’ye öğretmen, Muaz’ı Yemen’e kadı olarak gönderdiğinde, Üsâme’yi orduya komutan tayin ettiğinde hepsi birer gençtir.
Genç Kardeşim!
Allah Resûlü (s.a.s), “Şüphesiz ki Allah, hevasına tabi olmayan, haktan sapmayan genci sever” buyuruyor. Sen de bugün, tıpkı genç sahabeler gibi, ömür sermayenin en bereketli yıllarını yaşıyorsun. Çevreni saran aldatıcı, oyalayıcı, hakikatten uzaklaştırıcı nice sahte davet olsa da imanın gücüne, ibadetin şevkine ve ahlâkın zenginliğine daima güvenmelisin. Gençlik enerjini Rabbinin rızasına uygun işlerde harcamalı, Peygamberini rehber ve model almalısın. Çünkü yeryüzünde iyiliği hâkim kılacak ve insanlığın kanayan yaralarına şifa bulacak olan sensin. Bu aziz vatanın, milletin, ümmet-i Muhammed’in filizlenen umudu sensin.
Efendimiz (s.a.s), hicretle Medine’yi yurt edinince ilk iş olarak inşa ettiği mescidin bir bölümünü eğitim ve öğretim için tahsis etmiştir. Allah Resulü, İslam akademisi diye nitelenebilecek bu Suffe mektebinde nice ilim sahibi gençler yetiştirmiştir. Gün gelmiş bu gençlerden Hz. Ali’yi Yemen kadılığı, Muaz b. Cebel’i Yemen valiliği, Zeyd b. Sabit’i vahiy kâtipliği, Üsame’yi ordu komutanlığı gibi stratejik görevlere getirmiştir. O, bu uygulamalarıyla “size güvenim sonsuzdur” mesajını vermiştir.
Genç Kardeşlerim!
Yüce Mevla’nın; “Onlar Rablerine inanmış birkaç genç yiğitti. Biz de onların hidayetlerini artırmıştık." methine mazhar olan, bugünün Ashab-ı Kehf’i, ilim ve irfanıyla Ashab-ı Suffa’sı siz olacaksınız. İslam dünyasında akan gözyaşına mendil, açılan yaralara merhem olacak, ümmet-i Muhammed’in yüzünü siz güldüreceksiniz. Siz gözünü kıskançlık bürüyen, nefretine yenik düşen ve hiç düşünmeden kardeşini öldüren Kabil değil, “Sen beni öldürmek için bana elini uzatsan da ben seni öldürmek için sana elimi uzatacak değilim.” diyen Habil olacak, en büyük cihadın kişinin kendi nefsiyle mücadelesi olduğunu yaşayarak ortaya koyacaksınız.
Siz İsmail olacaksınız. Canını tereddütsüz Allah yoluna kurban edecek kadar gözü pek ve teslimiyetli; “Babacığım emrolunduğun şeyi yap” diyecek kadar anne-babaya itaatkâr ve hürmetli; “Şüphesiz beni sabredenlerden bulacaksın” duruşuyla azimli ve kararlı bir kul olacaksınız.
Siz Yusuf olacaksınız. Dünyanın bütün gayr-i meşru arzuları önünüzde arz-ı endam etse dönüp bakmayan, “ben Allah’a sığınırım” diyerek edep ve iffetine sahip çıkan olacaksınız.
Siz mabeddeki Meryem olacaksınız. Musibet ve imtihanın en ağırından geçse de iman ve sadakatinden geçmeyen, Allah’a itimadı sarsılmayan onurlu gençler olacaksınız. Düşmanlıkları dostluk ve kardeşliğe, kin ve nefretleri merhamet ve muhabbete, ayrılık ve tefrikaları birlik ve beraberliğe dönüştüren siz olacaksınız.
Siz anne-babasının amel defterini kıyamete dek kapatmayan, arkalarından hayır dualarla yâd ettiren salih evlatlar olacaksınız. Unutmayın ki siz, âlem-i İslam’ın ümidisiniz. Sevinip mutlu olun ki siz, “Rabbine ibadetle yetişen gençler kıyamette Allah’ın arşı altında gölgelenecekler” buyuran Nebinin müjdesisiniz.
Efendimizin doğumunu anarken ne yapacağız? Bazı yerlerde olduğu gibi kaside, mevlit ve ilahiler söyleyip, kandil simitleri dağıtmakla mı yetineceğiz. Elbette bunlar da güzel adetlerdir. Ancak onun doğumunu anmak bu değildir. Onu anmaktan asıl gaye; onun cihanşümul olan nübüvvet ve risaletini, yüksek ahlakını anmak ve sünnetine uyma azmini tazelemektir.
Hz.Ali’ye “Rasûlullah’a olan sevginiz nasıldır? diye sorulduğunda O: “Rasûlullah’ı susuz bir insanın suya hasreti gibi severdik” buyurmuştur.
Anadolu insanı Hz. Muhammed (s.a.s.)’e olan sevgisinden ve bağlılığından dolayı çocuklarına onu hatırlatacak isimler vermektedir. Erkek çocuklarına Mehmet, Ahmet ve Mustafa gibi isimleri tercih etmişlerdir. Bu hususta bir inceliği de dikkate alarak ''Muhammed'' ismini verecek olursa ağzından çıkabilecek bir hatalı ifadeden dolayı Peygambere saygısızlık olmasın diye daha çok “Mehmet” olarak isimlendirmeyi uygun görmüşlerdir. Bilindiği gibi, gül motifi Hz. Peygamber (s.a.s.)'in bir simgesi olarak kabul edilmektedir. Anadolu'da kız çocuklarına Gül, Güldane, Gülser, Gülseren veya Güllü gibi isimler verilmesinin sebebi de peygamber sevgisidir.
Milletin ordusuna, adeta Hz. Muhammed (s.a.s.) gözüyle bakılmasından dolayı “Küçük ve sevimli Muhammed” manasına gelen “Mehmetçik” ismi verilmiştir. O’nun mensup olduğu askerlik mesleği ile icra ettiği görev ve hizmetinin önemini vurgulamak için de, “Peygamber Ocağı” denmiştir.
Topkapı Sarayı’nda mukaddes emanetlerin bulunduğu dairede gece ve gündüz ara verilmeksizin yüzyıllar boyunca Kur’an okunması teamül haline getirilmiştir. Asırlar boyunca Mekke ve Medine halkını maddî yönden desteklenmiş, “Haremeyn” vakıfları kurulmuştur. Her yıl üç aylar girdiğinde Anadolu insanının katkısıyla, Kudüs, Medine ve Mekke’deki Müslümanlara ulaştırılmak üzere para, kumaş vs. kıymetli eşyanın gönderildiği “Surre Alayları” tertip edilmiştir. Bütün bunlar Anadolu insanının Hz. Peygambere duyduğu sevginin güzel tezahürleridir.
Dünya neye sahipse, onun vergisidir hep;
Medyun ona cem’iyyeti, medyun ona ferdi.
Medyundur o Masuma bütün bir beşeriyyet...
Yâ Rab , bizi mahşerde bu ikrâr ile haşret..
Bu duygu ve düşünceler ile Mevlid Kandilinizin ve Mevlid-i Nebi Haftanızın Aziz Milletimize, memleketimize ve bütün İslam âlemine hayırlar getirmesini Cenab-ı Hak’tan niyaz ediyorum. Âmin!
Adem ÖZDEMİR
Doğubayazıt İlçe Müftüsü